Hem tarih hem de bitki örtüsü açısından dünyanın sayılı alanlarından birisidir Kaz Dağları.
Alplerden sonra dünyada en bol miktarda oksijen üretimine sahip birkaç merkezden birisidir Kaz Dağları. Kızılçam, Karaçam, Kayın, Göknar, Kestane Meşe, Kızılağaç, Çınar ağaçları başta olmak üzere çok sayıda ağaç ve bitkiye sahip olan Kaz Dağları Çanakkale ve Balıkesir illerini birbirinden ayıran, 1700 metreyi geçen yüksekliği ile Biga Yarımadası' nın en yüksek kütlesidir. Doğal önemi yanında Kaz Dağları tarih açısından da büyük öneme sahiptir. Homeros'un İlyada destanında yer aldığı üzere Yunan Mitolojisinde Paris'in Altın Elmayı Afrodit'e vermesiyle ilk dünya güzellik yarışmasının yapıldığı yerdir Kaz Dağları (İda Dağı). Bu yarışmanın getirdiği sonuç itibariyle Troia Savaşına sebep olmuştur. Antik dönem tarihi açısından bölge 4000 yıllık geçmişinde Thebe şehri, Lyrnessos şehri, Khrysa şehri, Killa Şehri, Anderia şehri, Antandros şehri, Adramytteion şehri, Astrya şehri, Gargara şehri gibi şehirlere ev sahipliği yapmış bunlardan bir çoğu da Troia savaşları sırasında yok edilmiştir.
Çanakkale'nin hatta dünyanın akciğeri Kaz Dağlarında yer alan Ayazma Mesire Yeri kendine özgü uzun ağaçları, buz gibi suları ile Kaz Dağları' nın en güzel dinlenme tesislerinden birisidir.
2011 yılında tabiat parkı olarak ilan edilen Ayazma Mesire Yeri, ayazma pınarının etrafında uzun ağaçlar arasında yer almakta olup, eşsiz doğanın içinde dinlenme imkanı sağlar.
Yüzyıllar öncesinden günümüze gelen tarihi Yeşilyurt Köyü mimari yapısı ile sizi geçmişe taşırken denize yakınlığı ile de cazip noktalardan birisidir.
Kaz Dağları’ nın eteklerinde sık bitki örtüsü ile hem deniz hem dağ turizminin birlikte yaşandığı Yeşilyurt Köyü, denize kıyısına uzaklığı sadece 3 km olan bir oksijen çadırıdır. Köydeki evler, taş mimarinin en güzel örnekleridir. Yeşilyurt Köyü’nün patika yolları yürüyüşü sevenler için ideal bir parkur oluşturur. Badem ağaçları ile bezenmiş yamaçları, şifalı bitkileri, baş döndürücü kokular saçan çiçek ve otları ile bezenmiş köy, özellikle astım ve kalp hastaları için gerçek bir şifa kaynağıdır. Bir zamanlar Rumların da yaşadığı köyün meydanında bulunan tarihi cami, minaresi ile dikkati çekiyor. Bu caminin yapımında Yunanlı ustalar çalıştığı için bu ilginç yapı, camiden ziyade kilise görünümünü andırıyor.
Yeşilyurt Köyü' nde hem doğa hem tarih ile baş başa keyifli bir zaman geçirebilirsiniz.
Adatepe Köyü Rum ve Türk kültürünün beraber yaşadığı ve kaynaştığı en eski köylerimizden biridir. Küçükkuyu' ya 3,5 km uzaklıkta olan Adatepe Köyü, yüksek duvarlardan oluşan taş evleri ve serin gölgeli sokaklarıyla Kazdağları' nın eteklerinde, geçmişten kalma bir fotoğraf gibidir. İda Dağı' nın batı yamaçlarında, uzun süre gözlerinizin önünden gitmeyecek görüntüler sunan Adatepe, Edremit Körfezi ‘nin kuzey ucunda, deniz seviyesinden 280 metre yükseklikte ve tatil merkezlerine oldukça yakın bir bölgededir. Doğal ve tarihi SİT alanı olarak koruma altındaki Adatepe Köyü, oksijen oranının yüksekliğiyle bilinen Kazdağları' nın en batı ucunda ve Ege denizine tepeden bakan bir konumda, zeytinlik ve çam ormanlarıyla çevrilidir. Adatepe' nin dikkat çeken özelliklerinden birisi de, sağlık için yararlı olan zeytin sütünün üretim merkezi olmasıdır. Ayrıca Adatepe Köyü’ nün girişinde bulunan Zeus Altarı’nı da mutlaka ziyaret etmelisiniz
Kentlerin gürültü ve stresinden uzaklaşıp, doğa ve tarihle iç içe sakin, sıcak ve dostça bir ortam arıyorsanız Adatepe Köyü tam size göre.
Mitolojide Baş Tanrı Zeus'un altarının burada olduğu Homeros'un İlyada'sı doğrultusunda araştırmacılar tarafından tahmin edilmektedir.
Homeros, İlyada Destanında Tanrıların İda Dağında yaşadıklarından ve Troia Savaşını buradan izleyip yönettiklerinden söz eder. Tanrılar Tanrısı Zeus’ un da burada yaşadığı ve savaşı izleyip yönettiği yine bu destanda yer alır. Bölgede çalışma yapan araştırmacılar da bu yüksek, denize ve Edremit körfezine hakim bir tepe üzerine inşa edilen mekanın baş tanrı Zeus’ a ait olduğunu düşünmektedirler. Dede Tepe üzerinde bulunan Zeus Altarı olarak tanımlanan alan, kaya kütlesinin işlenmesiyle oluşturulmuştur. Bu kaya kütlesine kayaya oyuk basamaklardan oluşan merdiven ile çıkılmaktadır. Sunak nişleri, oturma platformları ve içi oyularak oluşturulan sarnıç mekanı bulunmaktadır. Sunağın altında bulunan oda büyüklüğündeki, içinde su bulunan bu sarnıça Zeus Mağarası denmektedir.
Günümüzde hala kutsallığını koruyan Zeus altarı görülmeye değerdir.
Küçükkuyu' ya bereket veren Mıhlı Çayı' nın kaynağına doğru yaklaşık 10 km ilerlediğinizde Mıhlı Şelalesi ve mesire yerine ulaşırsınız. Burası oksijen açısından en bol bölgelerden bir tanesidir. Küçükkuyu’ ya hayat veren Mıhlı Çayı cömertçe sergilediği doğal güzellikleriyle mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Bölgeye giden yolun 5 km sonrasında karşınıza çıkan Başdeğirmen mıntıkası ünlü bir mesire yeridir. Mıhlı Çayı’ nın bereketi toprağa öyle yaramış ki, ağaçlardan gökyüzü görünmüyor. Burada Rumlardan kalma bir değirmen var. Su yolları ve taşları aynen muhafaza edilen değirmen restore edilmiş. Roma döneminden kalma kemerli bir köprü de bu değirmene eşlik ediyor. Değirmenin bir kaç km sonrasında yüzülebilecek ölçülerde harika bir gölet ve bu gölete akan harika şelale bulunmaktadır.
Mıhlı mesire alanında şehirden uzaklaşacak, doğa ve tarih ile baş başa kalacaksınız. Özellikle sıcak yaz günlerinde serinlemek için en ideal yerlerden biridir burası.